Yükselen Güç Olarak Çin; Dünya Düzeni ve Türkistan/Orta Asya bölgesindeki etkisi
GİRİŞ
Bu yazı çin'in 1978-2008 yılında cereyan eden hızlı ekonomik gelişiminden başlayıp dünya hegemonyasında abd ile olan ilişkisini nasil degistirecegini veya bununla beraber gelebilecek olan güç geçişini, ve Orta Asya ve Kafkasya bölgedeki sınır tanımayan müdahelesini incelemektedir. Bunu yaparken genel olarak mevcut dünya sistemini liberal düzen olarak Kabul edip önceki kısımda onu anlatacağım. Teorik çerçeve olarak realismin anarşik diye nitelendirdiği dünya düzeninden çok hierarşik bir dünya düzeni üzerine gideceğim için öncellikle onu kısaca açıkalayacağım. Yükselen güç olarak çin hem mevcut dünya düzenine hem bölgesel olarak komşu ülkelerine, Orta Asya ve Kafkasyaya ne gibi tehditler sergilediği üzerine detaylıca geçeceğim. Genel bir altyapınızın olmasi için Çin’in ulusal güvenlik belgelerin neler olduğunu ve ne gibi siyasi stratejiler izlediğiniz de açıklayacağım. Ve Çinin Türkistan/Orta Asya daki etkisini Şangai İşbirliği Örgütü ve Bir Kuşak Bir Yol projesi üzerinde açıklayacağım.
TEORİK ÇERÇEVE: ORGANSKİ VE GÜÇ GEÇİŞİ
Organski World Politics adlı kitabında Uluslararası ilişkilerde “GÜÇ” konusunun kapsamlı bir şekilde analiz ederek güç geçişi kuramını ortaya çıkarmıştır. Güç geçişi kuram temelli itibariyle büyük ülkeler arasında mevcut kapasitenin birbirine yaklaşması durumunda güç geçişi görebileceğini ve böylece savaş çıkma olasılığının artacağını öne sürmektedir. Organski realizmin ortaya attığı anarşik sistemine karşı uluslararasi sistem içerisindeki güçlerin arasında hiyerarşik bir ilişki olduğunu savunmaktadır. Organskiye gore “demografi”, “ekonomik üretkenlik seviyesi” ve “siyasi kapasite” mevcut guc kaynaklarini olusturan unsurlardir. Ayrica nufusun buyuklugu uluslararasi sisteminde guc duzeyini belirleyen en önemli faktörlerden biridir. Bu dogrultuda bir ülke ekonomik üretkenliğini guclendiriyor ve siyasi etkinliklerini aktif kılıyorsa nufus bakimindan da yeterliliğe sahip ise kuresel veya bolgesel hiyerarşi içerisinde dominant güç seviyesine gelmesi mumkun oldugu söylenebilir. (DULKADİR, 2020)
Görsel 1: Güç Piramidi ve Uluslararası Hiyerarşi
Bu piramitte dominant nation olarak ekonomik askeri ve siyasi alanda statükoyu düzenleyen ülke yer alırken hemen altindan bu statükodan memnun kalan ülkeler ardindan brezilya ve hindistan gibi orta güce sahip ülkeler fakat dominant güncel meydan okuyabilecek bir seviyeye ulaşabilir olmayan ulkeler yer alir. Piramidin en alt kısmında ise sayısal olarak en geniş grubune ve ena az güce sahip olan ülkeleri kapsamaktadır. Mevcut statüko dan memnun kalan kısım farklı ittifaklar kurarak bu statükoyu korumaya yönelik faaliyet yaparken memnun olmayan ve bu sistem içerisinde yeni statüko arayışında olan devletler ise ekonomik ve askeri anlamda kuresel veya bolgesel rakip olabilecek guce sahip oldukları zaman uluslararasi duzenin istikrari açisindan tehdit oluşturmaya baslayacaktir. (DULKADİR, 2020)
Mevcut Liberal Düzen
Uluslararası liberal düzen fikri, serbest ticaret, savaş sonrası çok taraflı kurumlar, demokrasinin büyümesi ve liberal değerler gibi temel unsurlara dayanır. Çin'in olağanüstü ekonomik gelişimi, küresel serbest ticaretin genişlemesinde önemli bir faktör olmuştur, ancak aynı zamanda Çin'in ekonomik yavaşlamasına karşılık gelen 2010'dan bu yana düşmektedir. Ek olarak, ABD'de küreselleşmeye karşı duyarlılık, Trump ve onun küresel ekonomi hakkındaki yanılsamalarının ardından serbest ticaretin çürümesini hızlandırdı. Çok taraflı düzen, ağırlıklı olarak Birleşmiş Milletler tarafından sembolize edilip 2. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulmuştur. 3. dalga olarak bilinen küresel demokratik devrim, Arap Baharı ve Rusya, Çin, Türkiye gibi farklı ülkelerde birçok otoriter liderin ortaya çıkması nedeniyle çeşitli aksiliklerle karşı karşıya kaldı.(Acharya, 2018) Liberal değerler söz konusu olduğunda ise, yumuşak güç azaldıkça liberal düzenin zedelenmesi devam edecektir. Liberal düzenin krizi Trump sayesinde ortaya çıkmamış olup küresel ve ekonomik politikadaki uzun vadeli yapısal değişiklikler nedeniyle daha derin kökleri vardır. Bu yazıda Bu değişimden birinin ne olabileceğini göreceğiz: yükselen güç ve Çin.
Yükselen Güç Olarak Çin
Genel olarak, liberal düzene yönelik ana meydan okumanın Çin liderliğindeki yükselen güçlerden geleceği varsayılmaktadır. Ancak ironiktir ki, bu liberal düzenin kurucuları liberal düzenden geri çekilirken, Çin destek veriyor, korumacılığa karşı duruyor ve yeni bir küreselleşme dalgasına öncülük etmeye çalışıyor. (İkenberry, 2018). 1 Ocak 1912 tarihinde 2132 yillik monarşisi yikilip Çin Halk Cumhuriyeti kurulmuş, feodal yapiya son verilmistir. 1978-1983 yılları arası dönem, Çin’de reform çağının başlangıcı olmuştur. Ulkenin dis dunyaya açılmasi, ozel ekonomik alanlarin hayata geçirilmesi, fiyatların arz ve talep ölçeğinde belirlenmesi ve kamu isletmelerin yenilenmesi yapılan teşviklerden bazılarıdır. Ekonomik reform donemi tarim urunleri ve birincil mallara agirlik verilmesiyle baslamistir. Aralık 2001 de dunya ticaret orgutune katilarak ticari kisitlamalarini kaldirma, tarif oranlarini düzenlemiş ve böylece uluslararasi sistemdeki konumu güçlenmeye başlamıştır. Yükselmekte olan cin ekonomi alani disinda askeri ve siyasi alanda dunya hegemon ulkesi olmadigini farkinda ve dis iliskilerinde bununla ilgili herhangi bir iddiadan korunmaktadir. Yeterli gücü elde edinceye dek revisionist yaklasimindan daha “baris icinde bir arada yaşama” ilkesi temelli olacaga benzemektedir. “Egemenlik ve toprak bütünlüğü noktasında diğer ülkelere saygı, mütekabiliyet temelli bir saldırmazlık, diğer devletlerin iç işlerine müdahalede bulunmama, eşitlik ve karşılıklı fayda” bu ilkenin ön koşul olarak sıralanmaktadır. çinin askeri olcekte gelismesi ise ekonomideki gelisimiyle ayni oranda olmasa da buyumekte ve her gecen gun kuresel yarisindaki rakipleriyle arasindaki acigi kapatmak icin calismaktadir. (DULKADİR, 2020)
çin dunyanin en buyuk ekonomisi olma yoluyla beraber kuresel hegemonyaya sahip olmayi amaclamaktadir. Bu yeni kuracağı duzenine de başka faktorleri dahil etmek icin Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ve Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika (BRICs) gibi projelerin onculugunu yapmistir. Toparlamak gerekirse abd nin cinin bu statükoyu degistirebilecegini ve meydan okuyucu guce sahip olacagini goz ardi etmemelidir. Abd Nin diger memnun ulkeler ile beraber ittifak kurarak onlem almasi ve her ihtimale karşı caydırıcılık sağlanmış olmasi gerektigini savunmaktadir. Bazı akademisyenler, Çin gibi Batılı olmayan aktörlerin de küresel bir işbirliği için yeteri güce sahip olabileceğine ve anarşinin küresel işbirliğinin sonunu temsil etmesi durumunda ABD'nin hegemonyasının sona ermesinin anarşiye dönüşe eşit olmadığına dikkat çekti. Ortaya çıkan bu dünya düzeninin çok kutuplu olmaktan çok karmaşık olduğunu, ekonomik karşılıklı bağımlılığın sadece ticaretten daha yoğun ve tedarik zincirli olduğunu gösterdiler. Çin, bölgesel güçleri ve bölgeselciliği ciddiye almıştır, çünkü bölgeler hem çatışma hem de işbirliği için çok önemli yerler. (Acharya,2018)
ABD'nin hegemonyasındaki çok yönlü uluslararası düzen, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra soğuk savaşın sona ermesiyle dışarıya doğru yayıldı. NATO genişledi, DTÖ başlatıldı ve G20 merkezde yer aldı. Ancak 20. yüzyılın sonlarında dünyaya bakıldığında bu liberal iç düzen krizdedir. Yükselen güçler küresel arenada daha iddialı oldular. Trump'ın seçilmesi ve politikaları, Amerika'nın liberal düzenin lideri olarak rolünün sona ermesine yol açtı. Bu kriz kısa veya dönemlik değil, daha ziyade ABD liderliğindeki eski liberal düzenin yerini yeni bir küresel güç yapıya bırakacağı köklü bir geçiş gerçekleşmektedir. Bazıları, bazı yönetişim sorunlarına ve kurumsal hoşnutsuzluklara rağmen liberal demokrasi ve serbest ticaret piyasası ekonomisinin galip geleceğini öne sürerken (İkenberry, 2018), diğer akademisyenler ise tam tersine, Çin gibi Batılı olmayan büyük güçlerin alternatif bir dünya düzeninin yapısını zaten şekillendirdiğini savunuyorlar. Bazıları ise, uluslararası düzenin mevcut duruşunu, ağırlıklı olarak küresel yönetişimi şekillendiren ağır basan paradigmaların olmadığı yeni bir melezlik çağı olarak nitelendirmektedir. Çin'in liberal olmayan ekonomik kalkınma modeline Pekin konsensüsü denir. Çin, modelini aktif olarak ihraç etmeyi amaçlamasa da, parlaklığı giderek artan sayıda ülkeyi cezbediyor. Bu otoriter kapitalizm modeli, koşullarda esneklik, hiçbir koşula bağlı olmayan politika ve bireysel deney karakteristiğine sahiptir. Pekin konsensüsü, Batı'nın kalkınma görüşlerinin itibarsızlaştırılmasıyla güçlendirildi.
Bunu toparlamak gerekirse, Bazıları, Çin'in Güney Kore, Japonya ve Tayvan gibi Doğu Asya kalkınma devletlerinin klasik yolunu izleyip izlemeyeceğini merak ediyor, bu da endüstriyel dönüşümlerinin bir dünya hegemonu olmaktan ziyade sadece kendi liberal demokratik rejimlerini sağlamlaştırmalarına yol açmasıdır. Ancak Doğu Türkistan'ı işgali ve OrtaAsya ve Kafkasya'daki büyük projeleri göz önüne alındığında, Çin'in durumu, Çin'i diğer gelişmiş Doğu Asya ülkelerinden çok daha uzak kılmaktadır. Bir ülkenin ekonomik uretkenligi, askeri kapasitesi, sosyal refahi ve siyasi statüsü ülkenin sahip olduğu gücü gösterir. Bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak devletler arasinda hiyerarsik bir varlik dogmaktadir. Ancak kuresel hegemonya çokta gerçek hayattan ziyade ogretime gecen unsurdur. Statükoyu belirleyen ve düzenleyen dominant devlet vardir ama bu statükodan faydalanan her devlet memnun kalir ve bu statüko degismemesi icin yukumluluk tasayacaktir. Kucuk veya orta gucler de ekonomik ve askeri olarak statükoyu değiştirebilecek güce sahip olduklari zaman statükoyu değiştirmek istemezler. Asil mesele ekonomik ve siyasi boyutta buyumek ise kucuk ve orta guc ülkelerde ki statükoyu değiştirme istegi doğal olarak bundan kaynaklanir. Üstteki Piramitteki her ulke ustesindeki seviyeye kadar büyümek en sonunda da en tepede olan dominant ulkeye erismeye hedefler böylece tam memnuniyet kazanmayi amaclar. Lakin bir ülkenin ekonomik ve siyasi boyuttaki gelisimi piramitteki ayrimi asmis bulunuyorsa dominant ulke ve küresel hegemon gibi hususlari da asmis demektir. Diğer yandan savasin cikmasinda sadece cin degil abd'nin de ne tür tepki verecegi onemli bir faktor olacaktir. Bu noktada ise realizmin önemli ilkesi olan güvenlik ikilemine gore çinin hizli ekonomik gelişimi ve ulusal ordunun modernizasyonu icin yapilan calismalari mevcut dominant gucu rahatsiz edebilir. ne kadar bariscil bir şekilde yükselen çin dense de rakip oldukları müddetçe çin'in yükselişi abd için bir potansiyel tehdittir ve savasin cikma olasiligi her zaman var olacaktır. Ayrica bolgesel ve uluslararasi alaninda çinin ve abd nin farkli tutumlarin surmesi bunu destekleyecektir.
Unutmamak gerekir ki Çin bu potansiyel hegemon guc konumuna ekonomik gelişmesiyle gelebilmiştir. Güç Geçiş Kuramı varsayımına göre bu olası geçişin en temel belirleyicisi Çin’in uluslararası statükoya yönelik olarak sergileyeceği tavrı olacaktır. Küresel hegemon guc olmak icin icinde bulundugu ekonomik sistemi ve uluslararasi dis iliskilerini esirgememek Çin icin kolay olmayacaktir. Burda kilit nokta “Çin ekonomiye mi siyasi etkinliğe mi oncelik verecek?” sorusu olacaktir. Öte yandan her bir somut degisikligin ardında mutlaka soyut bir degisikligi olmasi cinin ekonomik büyümesinden oturu dunya hegemon olma gucune eriştiği an ne tur ideolojiye sahip olacagini tahmin etmemizi engeller. Bunlarin hepsinden ayri olarak ta Doğu Türkistan ve Tİbet gibi konular da Çin’in iç istikrarı açısından söz konusu olacaktır.
Çinin kapsayıcı ulusal güvenliği ve Askeri ve Ekonomi gelişim amaçları
Çinin güvenlik stratejisi ekonomik ve askeri gelişim modellerinin etkileşimlerini yakında incelemektedir. Bu genel olarak Çine ve Çin’in gelişimine olan bakış açısının her hamlesini stratejik olarak gerçekleştiren bir ülke olarak görmemizi sağlar. Çin’in ulusal güvenliği ile alakalı resmi bilgiler için, Çin Komünist partisinin (çkp) tüzüğü, Merkez komitesinin kararları, danıştayın çeşitli ulusla konulara ilişkin yayınladığı teknik incelemeler, beş yıllık planlar ve bakanlıkların yayınladığı temel belgeler ulusla güveliğe ilişkin temel belgelerdir. Bunların hepsinde ÇKP’nin tüzüğü ve Merkez komitesinin kararları hukukun kaynakları olarak da sayılacak derecededir. Beş yıllık planlar çinin uzun vadeli somut planları ve bunları gerçekleştirme yolları yer alırken temel belgeler(White papers) ve buna benzer yayınlar ise bireysel alt stratejilerin ve terminoloji açısından ayrıntılı yönleri ve argümantasyonu genel bir strateji bağlamına yerleştirir. Siber günelik kuralı, ulusal güvenlik kuralı ve benzeri İlgili mevzuatlar ise somut konularla ilgilenir ve açığı kapatır.(Corff, 2018)
Çok sayıda belge güçlü bir askeri gücün ÇKP’nin korunması ve çinin ekonomik gelişimi için en önemli unsur olarak vurgulamaktadır. ‘zengin ülke, güçlü asker’ sloganı ekonomik gelişmeyle askeri gücünün etkileşimini hala gösterebilen açık ifadesidir. ÇKP iktidarı ekonomik ve askeri güçlenmeyi ‘güçlü çin’ için iki birbirini tamamlayan faktörler olarak ele almaktadır. Güçlü asker büyüyk devletin çıkarlarını korumak için gerekli kılınmaktadır. Güçlü ekonomi ise bu askeri gücünü kurma ve devam ettirmek için gerekli malzemedir. Ve bu askeri yapıların çin güney denizinde genişlemesi ve sınırdışı üssleri anlamında da gelmektedir. Sanayi üretimin güncellenmesi ÇKP iktidarı ve çin kükümeti için bazı zamanlarda önemli olmuştur. Çin artık dünyanın tezgahı olmak istemiyor, dah aziyade kendi araştırmalarını ve gelişme planlarını yapmak istemektedir. 2015 askeri reformlardan beri çin kendi askeri gelişimi için gerekli kurumları kurmuştur. Askeri meselelerde yenilik ile alakalı yıllardır büyük çaplı araştırmalar yapmıştır. Çinin sanayisini, ulusal kimliğini ve sosyal iletişimini modernleştirmek için ihtiyaç duyulan temel teknolojilerin bunlar: otomasyon,dijitalleşme, kuantum bilgisayarlar vey apay zeka; aynı zamanda polisi, idari sistemini, silahlı kuvvetleri ve istihbarat servisleri için de aynı olmasi tesadüf değildir. Strateji dokumanlar bu bilgi ve teknoloji alanın hepsinin ulusal güvenliği sürdürmek için önemli unsur olarak ele almıştır. Çin, kapsamlı bir şekilde ve ilgili tüm belgelerde, gelecekteki tüm teknolojileri ulusal güvenlik ve "sivil-asker birleşimi" yol gösterici ilkesi altında açıkça ele almaktadır. Bu, gelecekteki teknolojilerin istisnasız olarak o ülkede genel olarak çift kullanımlı teknolojiler olarak kullanıldığı anlamına geliyor.(Corff,2018)
Bilişim(Informatization) yani (xinxihua), araçları (bilgi ve iletişim teknolojileri), amacı (bilgi alanında bir etki elde etmek) ve hedefi (bilgi alanındaki diğer aktörleri kontrol etmek) içeren Çince bir terimdir. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin askeri boyutu, on yıldan fazla bir süredir Çin'in savunma konusundaki beyaz belgelerde yer alırken sosyal, ekonomik ve endüstriyel anlamları henüz tam olarak anlaşılmamıştır. Sadece bilgi ve iletişim altyapılarının modernizasyonunu değil aynı zamanda onları kapsamlı bir devlet etkisi ve kontrol aracı olarak görmektedir. Bunun sonucu, özel iletişim ve insanların sosyal kredi notu üzerinde tam kontrole veya Çin halkının internetten geniş kapsamlı ve seçici bir şekilde uzaklaştırılmasına kadar uzanmaktadır. Sivil-asker kaynaşması", Çin'in sivil ve savunma endüstrilerinin karşılıklı nüfuz etmesi olarak tanımlanmaktadır. Bu kavram da yeni değil. Bir süredir savunma ile belgelerde ve beş yıllık planlarda, örneğin 2011'in 12. beş yıllık planında kullanılmıştır. "Güçlü bir ordunun gereksinimlerine uygun olarak", "devrim niteliğinde, modernize edilmiş ve standartlaştırılmış bir yaklaşım" çağrısında bulunur. Çin hükümetinin her kademesinde oluşturulacak sivil-asker birleşim ajansları, sivil ekonomi ile savunma ekonomisi arasında teknoloji, uzman, sermaye ve bilgi alışverişini teşvik etmesi gerekmektedir.(Corff,2018)
ŞANGHAY İŞ BİRLİĞİ ÖRGÜTÜ VE ÇİN
Çin Halk Cumhuriyetinin 1980’den sonra ekonomik olarak liberaleşmesi ve üretim merkezi haline dönüşmesi Çin’in dış politikasında bir değişim gerektirdi. Daha önce iki taraflı diplomasi anlayışı benimseyen 1990’larda yavaş yavaş çok taraflı bir anlayışı doğru kaydığını görülmektedir. 1991’de Sovyetler Birliğinin dağılması ile Türkistan/Orta Asya’da bir çok Türk Devleti bağımsızlığı kazanmıştır. NATO’nun genişlemeye başlaması Rusyayı’da yeni bir ittifak kurmaya itmiştir. Ve Böylece yeni bir örgüte ihtiyaç duyulmaya başlanmıştı. Orta Asya’da Çin’in güvenlik kaygıları mevcuttu. Rusya, Kazakistan, Kırgızistan Tacikistan ve ile 7000 kilometreden fazla sınır paylaşıyordu. (Karns, Mingst ve Stiles, 2015, 217-220) Bu ülkeleri bir araya getiren asıl süreç sınır güvenliği üzerine olmuştur. 1996’yılında bu beş ülke arasında yıllık zırve toplantıları başladı. Afganistan ve Pakistan’daki yükselen islami kökten dinlicilik ortak endişeleriydi. Çünkü Çin 10 milyondan fazla Uygur Türkü Müslümanı barındırıyordu. Rusya’ise hatırı sayılır derece müslüman nüfus yaşamaktaydı. 1997’de bölgedeki güvenliği ardırmak için askeri antlaşma imzaladılar. 1998’den başlayarak güvenlik meseleleri gündemleri Çin’in üç kötülük olarak adlandırdığı aşırcılık, ayrılıkçılık ve terörizm oluşan tehditleri alacak şekilde oluşturuldu ve inşa edildi. (Karns, Mingst ve Stiles, 2015, 217-220) Bazı uluslararası ilişkiler uzmanları, bunun NATO’nun genişlemesine bir tepki olarak ortaya çıktığı vurgulamaktadırlar. Ancak Rusya ve Çin, bunu inkar ederek ŞİO (ŞANGHAY İŞ BİRLİĞİ ÖRGÜTÜ)’nün askeri yapılı bir ittifak olmadığı, yeni güvenlik konseptinin ve yeni bir tip taraflı kurumun vücut bulmuş halidir. (Karns, Mingst ve Stiles, 2015, 217-220) Bu bölgesel örgütün üyeleri arasında daha sınırlı ekonomik ve kültürel alışveriş mevcuttu çünkü Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’da Rusya’nın siyasi ve ekonomik etkisi devam etmekteydi. Bu Türkistan ülkelerinin bağımsızlığı için Rusya hala bir tehdit olmayı sürdürüyordu. 2001’de resmi olmayan Şangay Beşlisi toplantıları resmi bir organizasyona dönüştürüldü ve Özbekistan kurucu üye olarak organizasyona dahil oldu. O tarihte, gözlemci üyeler. Hindistan, Pakistan, İran ve Sri lankaydı. Daha sonra Hindistan ve Pakistan üye olmuştur, en sonda İran’ın üyelik süreci devam etmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti için ŞİO önem teşkil etmekteydi, Çin’in içe kapanık ve iki taraflı diplomasi vazgeçerek ŞİO aracıyla Orta Asya’da çok taraflı bir diplomasi doğurdu. Çin örgütün yaratılmasında önemli bir rol oynadı. İsmini Çin’in bir şehirinden alan örgüt, merkezi’de Pekinde bulunmaktaydı. Rusya’ ise örgütü daha çok güvenlik organı olarak görüyordu, Çin ise güvenlik ve ekonomik fırsatlar olarak görüyordu. ŞİO ‘ kısa bir sürede çok katmanlı, danışma mekanizmaları ve kuralları olan bir örgüt haline dönüştü. ŞİO’nun güvenlik iş birliği 11 eylül saldırılarında sonra genişlemek zorunda kaldı. Terrörizm, aşırıcılık ve ayrılılıkçılık ön planda olmayı sürdürürken. Afganistan’ın işgaliyle bölgeye gelen ABD’nin Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan’da askeri varlığın kalıcı olma ihtimali hem Rusyayı hem de Çin endişelendirmişti. ŞİO, islami aşırıcluık ve terörizmle ilgili endişieleri ışığında üyeleri ortak terörle mücadale askeri tatbikatları düzenlediler. 2009’ yılında ŞİO terörle mücadale sözleşmesi imzaladı. (Karns, Mingst ve Stiles, 2015, 217-220) ŞİO’ siyasi kriz ve ayaklanmalarda üye devletlerin rejimleri dış ülkelerden gelen baskılara karşı korumuş ve ulusal egemenliğin kutsallığına ve üyelerin uygun gördükleri güvenlik politikasını haklarının olduğu belirtmiştir. Örgütün Diğer güvenlik sorunu gördüğü şeyde: yasadışı göç, uyuşturucu, insan kaçakçılığı ve etnik ayrılıkçılıktır. Örgütün etkinliğini ve İstenen performansı göstermesini engeleyen ulusal çıkarlar mevcuttur. 1.Asya’daki Sınır ve Tarihi antlaşmazlıkları, Pakistan ve Hindistan arasında devam eden Keşmir ve a Çin ile Hindistan arasındaki sınır problemleri örnek verilebilir. 2. Türkistan bölgesinde tarihi bağları olan Rusya’nın üye türk devletleri ve bölgedeki askeri müdahalelerdeki etkisi Çin’in bölgedeki etkisi kısıtlamaktadır. 3. Türkistan devletlerinin Çin artan güçü ve hegemonyasına karşı temkinli davranması. 4. Çin ile Hindistanın, dünyanın üretim merkezi olma yarışı ve ekonomik rekabet istenilen bir ittifakı sağlamayabilir. 5. Bölgesel farklılıklar, gelişmişlik düzeyinin düşük oluşu, ülkeler arası ekonomik uçurum Avrupa Birliği gibi bir bütünleşmiş örgütün benzerinin Asya’da kurulmasını imkansız kılıyor. Bunlar örgütün problemleri olmaya devam ediyor. Bu kadar kültürel zenginliği bir araya getiren örgütün, başarısı küçümsenemez. ŞİO güvenlik temelli bir anlayıştan yıllar içinde ekonomk işbirliğine kaymıştır. Bu örgütte en çok çıkarı olan Çin ve Çin tarafından ‘Yeni İpek Yolu’ projesi için yatırım desteği verilen ülkelerdir. Çin’ Türk Devletleri enerji kaynakları ve madenleri nedeniyle önemsenmektedir. Asya Kalkınma Bakanlığı gibi kurumlar Bölge Asya Devletlerine mali destek sunmaktadır. Çin’in buradaki amacı Kredi vererek ülkelerde stratejik merkezlerde söz sahibi olmak ve kurduğu ticaret yolu sayesinde bütün dünya’ya ürün satabilmektedir. Görüldüğü gibi Liberal düzenin tartışıldığı günümüzde Çin ekonomik liberal ve kapital sistemi kendi avantajı göre kullanabilen ve savunan ülke konumuna gelmiştir.
BİR KUŞAK BİR YOL PROJESİ VE ÇİN
Çin Stratejik kapitalizm’i biçimini benimsemiş ve teşvik etmektedir. Çin baskın bir aktör olduğu görülüyor Batı kurumlarının alternatiflerini yaratıyor, birçok insanı birbirne bağlamak için tek kuşak tek yol projesini yürüterek bir çok ülkede devasa yatırımlara kredi sağlıyordu. (Öniş, 2017: 1-18) Mevcut Liberal düzenin alternatifi arayışı içindedir bunun için Çin Kalkınma Bankası, Asya Kalkınma Bankası ve Asya Altyapı Bankası bunlara örnektir. Bu kurumlar, Neo - Liberal sistemdeki Dünya Bankası ve IMF’yi alternatifleri konumuna taşınması hedeflenmektedir. Çin 2013’de öne sürdüğü ve eski ipek yoluna gönderme yaparak tanıtımını yaptığı Bir Kuşak Bir Yol Projesi Çin’in üretim mallarını Güneydoğu Asya, Afrika ve Avrupa’ya taşımak istemektedir. Bunu yaparken proje kapsamınında ulaşım ve enerji ağları inşa edecek böylece uluslararası bir bütünleşme oluşturacaktır. Ancak Projenin bir çok ülkeyi kapsaması ve her ülkenin bu yatırımları finanse edecek gücünün olmamayışı. Bu devasa yatırımlar için alınan kredilerin ödenememesine neden olmuştur. Çin’ bunu fırsat bilerek o ülkelerde yatırımları ve stratejik noktaları uzun yıllar boyunca kendi bünyesine kazandırıyordu. Çinin bu davranışı, ekonomik yayılmacı bir politika olarakta okunabilir.
Kitap
Acharya, Amitav (2018). The End of American World Order. Cambridge, Polity Press.
Corff, Oliver(2018), ““Rich Country, Strong Army” China’s Comprehensive National Security”, Federal Academy for Security Policy, Sayı. 17, Sayfa. 2-4.
Dulkadir, Dilek(2020), “Dünya Güç Hiyerarşisinde Dönüşüm Ve Çin’in Hegemonik Yükselişi” , Necmettin Erbakan Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt. 5, Sayı. 1, sayfa. 1-16.
İkenberry, G. John(2018), “The end of liberal international order”, International Affairs, vol. 94, Sayı. 1, Sayfa. 7-23.
Karns, A. Mingst ve Kendal W. Stiles(2015). International Organization: The Politics and Processes of Global Governance. London, Lynne Rienner Publishers.
Oately, Thomas(2019). International Political Economy. Newyork, Routledge.
Öniş, Ziya (2017). ‘’ The Age of Anxiety: The Crisis of Liberal Democracy in a Post-Hegemonic Global Order‘’, The International Spectator, 52:3, Sayfa 18-35.